Ana içeriğe atla

Üstün Yetenekli Çocukların Keşfi, Eğitimleriyle İlgili Sorunların Tespiti ve Ülkemizin Gelişimine Katkı Sağlayacak Etkin İstihdamlarının Sağlanması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporundan Yansımalar/Giriş

Halide İncekara*

Giriş

Yeni Türkiye’nin özel yetenekli çocuklar için bir sayı ayırmasını hem çocuklarımızın bugünü ve yarını için hem de ülkemizin beşerî sermayesi açısından çok değerli görüyorum. Bu çalışmanıza 2007-2015 yılları arasında çocuklarla ilgili TBMM Çocuk Hakları İzleme Komitesi Kurucu Üyeliği, Kayıp Çocuklar Başta Olmak Üzere Çocukların Mağdur Olduğu Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığı, Üstün Yetenekli Çocukların Keşfi, Eğitimleriyle İlgili Sorunların Tespiti ve Ülkemizin Gelişimine Katkı Sağlayacak Etkin İstihdamlarının Sağlanması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığı görevleri yapmam sıfatıyla gözlem ve tespitlerimi paylaşarak katkıda bulunmaya çalışacağım. Sadece özel yetenekli çocuklarımızla ilgili değil, iyi bir nesil için çocuklarımızın tümünün önündeki engellerle ilgili çalışmalar yapmaya gayret ediyorum. Bu nedenle öncelikle 28.05.2007 tarihinde raporunu sunduğumuz ‘Çocuklarda ve Gençlerde Artan Şiddet Eğilimi ile Okullarda Meydana Gelen Olayların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi’ amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu çalışmasını gerçekleştirdik1. 2008 yılında TBMM’de Çocuk Hakları İzleme Komisyonu kurduk. 2010 yılında ‘Kayıp Çocuklar Başta Olmak Üzere Çocukların Mağdur Olduğu Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi’ amacıyla kurulan komisyon çalışmasını yürüttük2. Bu çalışmalar sırasında farklı yeteneklere sahip çocuklarımızın da mağduriyetini görüp ‘Üstün Yetenekli Çocukların Keşfi, Eğitimleriyle İlgili Sorunların Tespiti ve Ülkemizin Gelişimine Katkı Sağlayacak Etkin İstihdamlarının Sağlanması’ amacıyla komisyon kurduk3. Bu komisyonlar, bizim çocuklarımızın ana rahmine düştüğü andan itibaren karşılaştığı sorunları daha yakından anlamamızı sağladı. Tespitlerimize çözüm olacak detayları, Devletin kurumları, üniversiteler ve sivil toplum ile birlikte çalışmaya başladık. Dolayısıyla yazımda, araştırma komisyonu başkanı sıfatı ile komisyonu kurma nedenimiz, gelişme süreçleri ve sonuçları ile ilgili tecrübelerimi paylaşacağım. 2008’den bu yana daha önce yapılan çalışmaların hızını, içeriğini ve yaygınlığını artıran çalışmalar memnuniyet verici ama yeterli olmadığını da kabul etmeliyiz. Araştırma Komisyonu Raporu4 (Kasım, 2012) hem meclisten onay almış hem de Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunun 2013 tarihindeki strateji çalışma belgesi5nin hazırlanmasına vesile olmuştur. Millî Eğitim Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı çalışma stratejisinin içinde görevlendirilmiştir. Bu iki bakanlık, sorumlu kuruluş olarak görevlendirilirken Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, TÜBİTAK, YÖK ve Üniversiteler de ilgili kuruluşlar arasına alınmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı’nın yanında Aile Bakanlığı da bu konuda hassasiyet göstermiş ve tıpkı MEB gibi konu ile ilgili aileleri muhatap alan bir kitap yayınlamıştır. Hepimiz biliriz ki etkin ve başarılı bir çalışmada esas olan iyi niyetlerdir lakin yeterli değildir. Bir çalışmanın başarıya ulaşması için sürdürülebilir olması, etkisini ve yaygınlığını süreç içinde artırması, yeni ihtiyaçlara göre kendini yenilemesi tercih edilendir. Bu nedenle özel yetenekli çocukların eğitimi konusu da siyasi süreçlerin kesintisinden ve yöneticilerin değişiminden etkilenmeden, bir devlet politikası olarak kurumsallaşmalı ve takibi yapılmalıdır. Komisyon çalışmalarımızda özel yetenek konusunda bir üst kurul kurulması ve buradan ilgili bakanlıklara görevlendirmeler yapılması öngörülmüştür. Çocuğun sadece Millî Eğitim Bakanlığı’nın konusu olmadığı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının, Gençlik ve Spor Bakanlığının hatta bütün politikaların ortak konusu olduğunu düşündüğümüzde böyle bir üst kurul olması; çocuğu esas alan kararlar alınması çok önemlidir. Oysa hali hazırda eğitim ve özel yetenekli çocuğun eğitimi sadece Millî Eğitim Bakanlığı’nın kontrolü, çalışması ve programı çerçevesindedir. Örnek olarak söylemek gerekirse televizyonların, sosyal medyanın çok etkili bir eğitim aracı olduğu düşünüldüğünde çocuğun eğitiminin bu alanlardan bağımsız kabul edilmesi mümkün değildir. Ekranlarda, yayınlarda ne kadar çok başarı hikâyesi anlatılırsa, dizilerde hikâyeler değiştirilirse ne kadar çok ahlaklı ve adil insanların kazandığı gösterilirse çocuklarımızın gelişmesine olumlu katkı sağlayacaktır. Diyecekler ki biz yayınlarımızı, filmlerimizi, dizilerimizi çocuklarımızın ihtiyacına göre yapmıyoruz; hayatın gerçeklerini anlatıyoruz ve reyting alıyoruz. Peki, yine diyecekler ki televizyona bir kumanda kadar yakınlar kapatıversinler, çocuklarını ekran başından alsınlar. Bunlar büyük hatalardır, bu düşünceler çok basittir. Her ailenin çocuğuna yaklaşımı, çocuğunu koruması, çocuğuna ilgisinin farklı olduğunu ve birçok masum, yetenekli, büyümeye çalışan çocuğun avantajlı/dezavantajlı aile içinde olabileceğini düşünmek sadece ailelerin sorumluluğu değil elbette yayıncıların ve denetleyicilerin (RTÜK gibi) de sorumluluk alanına girmelidir.

(*) 22, 23, 24. Dönem İstanbul Milletvekili

(1) Bkz. https://acikerisim.tbmm.gov.tr/handle/11543/2783 

(2) Bkz. https://acikerisim.tbmm.gov.tr/xmlui/handle/11543/133?locale-attribute=en 

(3) Bkz. https://acikerisim.tbmm.gov.tr/handle/11543/129?locale-attribute=tr 

(4) age. 

(5) Bkz. https://www.tubitak.gov.tr/sites/default/files/59_2013_101.pdf https://www.tubitak.gov.tr/sites/default/files/10_ek-1_ustunyetenekliler.pdf

YENİ TÜRKİYE 115/2020

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarihimizden Eğitime Dair Notlar 2: MUHTELİF YAŞTA ÇOCUKLAR VE TECRÜBİ RUHİYAT

Her çocuk ayrı bir alemdir. Her çocuğun ayrı bir tetkike tâbi tutulması yeni neslin terbiyesi nokta-i nazarından mühimdir. Doğumdan üç yaşına kadar çocukların tetkiki doğrudan doğruya mürebbiyeye ait olmadığı için bu bahis üzerinde tevakkuf etmeyeceğiz. Çocuk ana mektebine girdiği andan itibaren nema-yı muayeneye tâbi tutulabilir; bu kadarı da mürebbi için kâfidir. Bundan sonra ruhiyat nokta-i nazarından çocuğun tarassudu gelir. Üç yaşından yedi yaşına kadar çocukların ruhî tetkiki kabil midir? Yakın zamanlara kadar bu mesele ile çok az mütehassıslar uğraşıyordu. Müteveffa  Alfred Bine  ile refiki Doktor Simon’un, çocuk zekasının ölçülmesine dair vücuda getirdikleri mihekklerden istifade edilerek bu yaşlardaki çocukları tetkik etmek mümkün oluyor. Bir çocuk ne vakit şu, yahud bu mefhumu edinir, adet fikri muhtelif şekilleri altında zihnine ne vakit girer, lisanı nasıl teşekkül eder? ... ilh gibi birçok meseleler mürebbi için bilinmesi elzem olan şeylerdir. Ana mektebine dahil ...

Tarihimizden Eğitime Dair Notlar 3: İKİ YAŞINDAN ALTISINA KADAR ÇOCUKLARIN TERBİYE-İ BEDENİYESİ

Kindergartenlar – Çocuk Oyuncakları – Çocuklarda Ceht – Fiil-i Teneffüs – Terbiyede Gaye – Mini Minilerde Disiplin – Cahil Mürebbiyeler             Avrupa ve Amerika’da iki üç yaşından itibaren içtimaî müesseseler sırasına geçen çocuk bahçeleri kindergarten lerde terbiye görüyorlar. Alman pedagogu Frobel ’in bundan seksen sene evvel teessüs ettiği çocuk bahçeleri bu son elli sene zarfında ilk mekteplere tekaddüm eden ciddi ve samimi bir aile ocağı hâlini aldı. Frobel bu çocuk yuvasını teessüs etmekle cemiyet-i beşeriyenin nüvesi olan ilk çocukluk hayatının ruhî ve bedenî ihtiyaçlarını temin etti. Onun himmetiyle küçük dimağlar büyük yorgunluklardan kurtarıldı. Yine onun himmetiyle oyunun bir terbiye vasıtası olduğu anlaşıldı. Bu şefkat yurtları teessüs ettikten sonradır ki dört beş yaşında çocuklara kargacık burgacık yazılar ezberletmekten vazgeçildi. Kindergartenlerda bu mini mini yavrucaklarla kitapla, defterle, sıra ile, kürsü ...

Tarihimizden Eğitime Dair Notlar 1: ZİYARETÇİ MUALLİMLER

Muallimler; mektepte olduğu kadar aile içinde de çocukla çocuğun ebeveyniyle meşgul olmalıdırlar. Mekteplerdeki fakir talebenin öğle yemeklerini temin için şayan-ı şükran bir alâkadarlık vardır. Hilal-i Ahmer, Himâye-i Etfâl, yavrulardan bir kısmını olsun doyurmaya çalışıyorlar. Fikrimizce mektebe devam eden fakir olmayan diğer çocuklar da kâfi derecede kalori almıyorlar. Ana ve babalar çocuklarının gıdasıyla fazla meşgul olmamakla beraber, mektepler bilhassa kışın erken açıldığından talebe mektebe yetişememek korkusuyla ekseriyetle kahvaltı yapmadan evden çıkarlar. Öğle zamanı oyuna yetişmek için acele acele yiyip bahçeye giderler. Akşam yemeğinde de yorgun düştüklerinden tamam yemezler. Baba ile birlikte yemeği i’tiyad etmiş çocuklar, babası gecikince uykuya galebe edemez, aç da uyurlar. Muallimlerimiz, mektep doktoru ile birlikte bu çocuklarda da tetkikat yapsalar kâfi derecede gıda almadıklarını göreceklerdir.   Esasen mektep doktoru muallimlerle birlikte her çocuğun beden...