Ana içeriğe atla

Bi Hisset Çok Seveceksin: Hayata Gönül Katmak

Hayat yolculuğumuz, tercihlerimizle yön bulur. Tercihlerimizi de miras aldığımız kültür, eğitim ve yaşadığımız çevre etkiler. Benim hayat yolculuğumda da, annem babamla başlayan, yetişirken de çevremde ‘vakıf insan’ olarak anılan kişiler yol gösterici oldu. Bu insanlar bazen kendi imkânlarıyla, bazen de vakıflar, dernekler kurarak, toplumun yoksulluk ve yoksunluklarına -eğitim başta olmak üzere- çare olmaya çalışıyorlardı.

Akademik araştırmalara göre, insan kişiliğinin ve zekasının %70’i 6 yaşına kadar şekillenmektedir. Atalarımız bu gerçeği, “Bir insan yedisinde neyse, yetmişinde de odur.” özdeyişiyle bize anlatmıştır.

Ben de; yoksula, muhtaçlara, derdine çare arayanlara, çocuklarını okutamadıkları için yardım talep edenlere kapısı açık olan bir evde doğdum ve büyüdüm. Evimizin etrafında öğrenci yurtları vardı. Akşamları soframızda, bu yurtlarda kalan öğrencilerin karınlarının aç olup olmadığı, üşüyüp üşümedikleri, sohbetlerimizin bir parçası olurdu. Annem, ara sıra pişirdiği börekleri yurttaki öğrencilere götürür, sonrasında yaşadığı huzuru bizlerle paylaşırdı. Kendisi için yapacağı harcamalarda çok titiz davranan babamın, yardımlaşma söz konusu olduğunda gösterdiği gayrete şahit oldukça, hep şaşırırdım.

Ailemle birlikte hafta sonları sinema veya park programlarımızın yanında, dârulaceze ve çocuk yuvaları da rutin olarak ziyaret ettiğimiz yerlerdendi. O yaşlarda bu ziyaretler benim ve kardeşlerimin çok ilgi alanına girmese, bazen şikâyet etsek bile, zamanla, kendimizi paylaşmanın tarafı olarak bulduk.

Kendi yaşadığım dünyanın dışındaki farklı yaşam şartlarını görmem, paylaşmayı bana sorumluluk olarak yüklüyordu. Ben de bu süreçte artık yardımlaşmanın bir parçası haline gelmiştim.

Şahit olduklarım bana gösterdi ki; bazıları için önemsiz olan, hatta varlığına alışılan şeyler, bir başkası için çok büyük önem taşıyabilmekteydi. O günden bu güne, fırsatlarımı ve imkânlarımı, vakıf ve derneklerde, üretilen faydalara katkıda bulunarak değerlendirmekteyim. STK’ların mutfaklarında yıkanan bulaşığa yardım etmekten, erzak doldurmaya, ekip üyeliğinden, ekip liderliğine, gönüllülük eğitimlerinden, STK kurucu üyeliğine ve STK başkanlığına kadar, birçok kademede hizmet vermenin sevincini ve onurunu yaşadım/yaşıyorum.

Bazen küçücük ihmallerin hizmete engel olduğunu, küçük bentlerin akışın yolunu değiştirdiğini gördüm. Aynı zamanda ufacık teşviklerin de, büyük hizmetlere dönüştüğüne şahit oldum. Buradan hareketle, kitapların hayat yolculuğunu değiştiren unsurlardan biri olduğunu düşünerek, edindiğim tecrübeleri, özellikle gençlerle paylaşmak için elinizdeki kitabı kaleme alma ihtiyacı hissettim.

Çocukluğumdan bugüne gönüllülüğü öğrenmeme katkıları olan, gönüllülüğün tadını almamı sağlayan, gönüllü yolculuklarımdaki yol arkadaşlarımın her birine; Yorulduğumda dinlendirerek, vazgeçtiğimde durdurarak, kızdığımda sakinleştirerek, gönüllü yolculuğumu devam ettirmemde rehberlik edenlere teşekkür ediyorum.

Okuyucuların da her birini yol arkadaşım olarak görüyor, gönül kattıkları ve katacakları değerler için teşekkür ediyor, gönüllülerin katkılarıyla zenginleşen dünyada güven içinde, güzel bir ömür geçirmelerini temenni ediyorum.

Halide İncekara

Bi Hisset Çok Seveceksin: Hayata Gönül Katmak

https://oyemer.uskudar.edu.tr/bi-hisset-cok-seveceksin

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarihimizden Eğitime Dair Notlar 2: MUHTELİF YAŞTA ÇOCUKLAR VE TECRÜBİ RUHİYAT

Her çocuk ayrı bir alemdir. Her çocuğun ayrı bir tetkike tâbi tutulması yeni neslin terbiyesi nokta-i nazarından mühimdir. Doğumdan üç yaşına kadar çocukların tetkiki doğrudan doğruya mürebbiyeye ait olmadığı için bu bahis üzerinde tevakkuf etmeyeceğiz. Çocuk ana mektebine girdiği andan itibaren nema-yı muayeneye tâbi tutulabilir; bu kadarı da mürebbi için kâfidir. Bundan sonra ruhiyat nokta-i nazarından çocuğun tarassudu gelir. Üç yaşından yedi yaşına kadar çocukların ruhî tetkiki kabil midir? Yakın zamanlara kadar bu mesele ile çok az mütehassıslar uğraşıyordu. Müteveffa  Alfred Bine  ile refiki Doktor Simon’un, çocuk zekasının ölçülmesine dair vücuda getirdikleri mihekklerden istifade edilerek bu yaşlardaki çocukları tetkik etmek mümkün oluyor. Bir çocuk ne vakit şu, yahud bu mefhumu edinir, adet fikri muhtelif şekilleri altında zihnine ne vakit girer, lisanı nasıl teşekkül eder? ... ilh gibi birçok meseleler mürebbi için bilinmesi elzem olan şeylerdir. Ana mektebine dahil ...

Tarihimizden Eğitime Dair Notlar 3: İKİ YAŞINDAN ALTISINA KADAR ÇOCUKLARIN TERBİYE-İ BEDENİYESİ

Kindergartenlar – Çocuk Oyuncakları – Çocuklarda Ceht – Fiil-i Teneffüs – Terbiyede Gaye – Mini Minilerde Disiplin – Cahil Mürebbiyeler             Avrupa ve Amerika’da iki üç yaşından itibaren içtimaî müesseseler sırasına geçen çocuk bahçeleri kindergarten lerde terbiye görüyorlar. Alman pedagogu Frobel ’in bundan seksen sene evvel teessüs ettiği çocuk bahçeleri bu son elli sene zarfında ilk mekteplere tekaddüm eden ciddi ve samimi bir aile ocağı hâlini aldı. Frobel bu çocuk yuvasını teessüs etmekle cemiyet-i beşeriyenin nüvesi olan ilk çocukluk hayatının ruhî ve bedenî ihtiyaçlarını temin etti. Onun himmetiyle küçük dimağlar büyük yorgunluklardan kurtarıldı. Yine onun himmetiyle oyunun bir terbiye vasıtası olduğu anlaşıldı. Bu şefkat yurtları teessüs ettikten sonradır ki dört beş yaşında çocuklara kargacık burgacık yazılar ezberletmekten vazgeçildi. Kindergartenlerda bu mini mini yavrucaklarla kitapla, defterle, sıra ile, kürsü ...

Tarihimizden Eğitime Dair Notlar 1: ZİYARETÇİ MUALLİMLER

Muallimler; mektepte olduğu kadar aile içinde de çocukla çocuğun ebeveyniyle meşgul olmalıdırlar. Mekteplerdeki fakir talebenin öğle yemeklerini temin için şayan-ı şükran bir alâkadarlık vardır. Hilal-i Ahmer, Himâye-i Etfâl, yavrulardan bir kısmını olsun doyurmaya çalışıyorlar. Fikrimizce mektebe devam eden fakir olmayan diğer çocuklar da kâfi derecede kalori almıyorlar. Ana ve babalar çocuklarının gıdasıyla fazla meşgul olmamakla beraber, mektepler bilhassa kışın erken açıldığından talebe mektebe yetişememek korkusuyla ekseriyetle kahvaltı yapmadan evden çıkarlar. Öğle zamanı oyuna yetişmek için acele acele yiyip bahçeye giderler. Akşam yemeğinde de yorgun düştüklerinden tamam yemezler. Baba ile birlikte yemeği i’tiyad etmiş çocuklar, babası gecikince uykuya galebe edemez, aç da uyurlar. Muallimlerimiz, mektep doktoru ile birlikte bu çocuklarda da tetkikat yapsalar kâfi derecede gıda almadıklarını göreceklerdir.   Esasen mektep doktoru muallimlerle birlikte her çocuğun beden...